19 Ocak 2008 Cumartesi

Bağımlılığın böylesi...

Aslında galiba en iyisi hiçbir maddeye bağımlı olmamak. Ama gelin görün ki günümüzde bağımlılık yapan maddelerin sayısı ve çeşidi giderek ertıyor. Üstelik bu maddelerin bağımlılık yapabilmesi için yenmesi ya da içilmesi de şart değil. Bu maddelerin pek çoğu size olduğu kadar etrafınızdakilere de zarar veriyor. Bu nedenle bir maddeye bağımlıysanız, etrafınızca sevilmeyebilirsiniz, bunu unutmamak gerek. Her olur olmadık yerde\ olur olmadık zamanda bağımlılığınızın kurbanı olmamalısınız. Dünyanın her yerinde bu böyle...

Bu bağımlılık yaratan maddelerin en bilineni elbette sigara ve alkol. Ardından uyuşturucu, kumar gibi başkaları da geliyor. Bazı maddeler sadece kullananı etkiliyor ve diğerleri kadar ölümcül olduğu söylenemez. Kola gibi mesela. Ama bazıları var ki insanı gerçekten çileden çıkarıyor. Günümüzün yeni bağımlılıklarından birisi, “Cep telefonu bağımlılığı” gibi. Birçok kişi artık cep telefonsuz evden dışarı adımını bile atamıyor. Düşünüyorum da eskiden cep telefonu yokken neler yapıyorduk, anımsayamıyorum bile. Aslında bu telefonların zararları bile hala kesin olarak kanıtlanamamış. Daha doğrusu bir kısım uzman zararlarını bir kısmı da zararsız olduğunu anlatıp duruyor. Ama bu bahsettikleri zarar insan vücudunda yarattıkları ile ilgili. Bense işin farklı bir boyutuna değineceğim.

Cep telefonu bağımlıları çoğunlukla işkolikler ve gençler. Bir de Ruslar... Evet kesinlikle her yaştan Ruslar. Özellikle de uçakla seyahat edenlerin ciddi bağımlılığı var. Üstelik bu bağımlılıkları en basitinden sinir gerginliği yapıyor, en kötüsü ise can güvenliğimizi tehdit ediyor.

Yine tatil dönemiydi ve ben de leyleği havada görmüş olacağım ki hep havalardaydım. Havada olup da bir hostesin bir yolcuyla çatışmasına şahit olmadan olur mu hiç? Olmaz elbette. Ama nedense bu uçuş İstanbul-Moskova arası ise genelde cep telefonları yüzünden çıkıyor.

Belki şahit olmuşsunuzdur. Ruslar uçakta telefonla konuşmayı çok seviyorlar. Gerçi artık pek de eskisi gibi değil, onlar da asıl tehlikenin farkına vardılar. Ama bu defaki daha bir başka olaydı. Şimdi efendim cep telefonlarında yeni bir uygulama var. Telefonunuz açılırken size soruyor. Normal modda mı yoksa uçuş modunda mı açmak istiyorsunuz. Eğer uçuş modunda açarsanız telefonunuzun telefon özelliği ve internet özelliği hariç her fonksiyonundan yararlanabiliyorsunuz. Müzikçalar, fotoğraf ya da klip izleme gibi elbette. Gelin görün ki bizim uçaklarımızda henüz bu teknolojiyi karşılayacak teknoloji yokmuş ya da belki de hosteslerimiz bi haber bilemeyeceğim. Genç bir Rus vatandaşı arkadaşımız da artık müzik dinlemek için mi fotoğraf çekmek için mi bilemiyorum telefonunu uçuş modunda açık tutmak isteyince hostes bayanla başladılar tartışmaya. Her zamanki gibi lacivert takımlı hosteslerimiz galip geldi elbette. Koltuklardan yükselen olur mu canım, telefon bu çok tehlikeli ve bir çok başka sesli tepkiyi de göz ardı etmemek lazım.

Bizim uçaklarımızda bu “Uçuş modu” teknolojisi var mı yok mu bilmiyorum. Yoksa hosteslerimiz mi konudan bihaber onu da bilmiyorum. Ama daha uçağın tekerlekleri piste değip de şu bilindik sarsıntıyı hisseder hissetmez koltuklardan yükselen çeşitli telefon açılma melodilerini de anlamak mümkün değil. Uçak bırakın körüğe yanaşmayı daha doğru dürüst inmemiş bile. Yani 10 dk beklemek neden bu kadar büyük bir sorun? Diyelim ki o anda aradınız eşinizi, dostunuzu ya da bir başkasını ve dediniz “Geldim”, diyelim ki uçağın iniş takımlarında sorun çıktı başladı uçak pistte sürüklenmeye...

Düşüncesi bile korkunç değil mi... Doğum gününü bir gün bile önceden kutlamıyorsunuz, kötü şans diye ama “Geldim” demek için 10dk bekleyemiyorsunuz. İşte ben bunu anlamıyorum... İyi ve güvenli uçuşlar...