25 Kasım 2010 Perşembe

Tekrar ye, dua et, sev, her kadına önerilir...


Kitabını önceki gün bitirdim. İtiraf etmeliyim, pek etkileyici bulmadım. 8 milyon satmasına ve hatta bütün o dergi ve gazetelerde övgüler almasına şaşırdım. Ama şimdi bunun nedenini anlıyorum...

Bunu yazacağımı hiç tahmin etmezdim. İlk defa, kitabından çok filminden etkilendiğim bir hikaye oldu. İlginç değil mi? Yani genelde kitaplar insanın ruhuna daha çok hitab ederler. Çünkü insan kitabı okurken, hikayeyi kendi belleğinde en ideal, en güzel ve kendince uygun şekilde şekillendirir. Bu da sizi hiç tanımayan, hayallerinizi bilmeyen, en ufak harektinizden, duygunuzdan ya da günlük alışkanlık ve fikirlerinizden haberdar olmayan, dünyanın bir ucundaki meşhur ve bilmem kaç filme imzasını atmış bir yönetmenin ya da senaristin kesinlikle tanımamasından kaynaklanır. Sizin hayal dünyanızı sizden daha iyi kim bilebilir ki?

Ama bu hikayenin kitabı... gerçekten dehşet. Sıkıcı, akıcılığı olmayan bir dil. Ama sanırım bunun sebebi ya da sebebinin büyük bir kısmı çevirinin BERBAT oluşundan kaynaklanıyor. Oysa filmi izlerken (ki filmde çoğu replik birebir kitaptan alınmış ama daha düzgün cümlelerle) kendinizi filmin içine sokabiliyorsunuz. Ve bir arkadaşıma yazdığım gibi, kendi farkınlağınızın canlandığını hissediyorsunuz.

Çok karmaşık, felsefi ya da bilgilendirici oscar'lık muazzam bir film beklemeyin. Sadece doğal ve olduğu gibi yani sizin bilinçaltınız, ruhunuz gibi...

Yeterli değil mi sizce? Bence bir sabah, daha pijamalarınız bile üzerinizdeyken, sadece kendinizle ilgilenmek istediğiniz bir zaman dilimi için yeterli de artar bile...

Her kadın kendinden belki on değil ama bir parça bulabilir bu filmde ve zamanımızda 10'da bir mükemmel bir sonuç!

İyi seyirler...

Not: imdb puanı 10 üzerinden 5.1... bence erkeklerçoğunlukla oy kullanmış, kanmayın :)

Hiç yorum yok: