16 Ocak 2011 Pazar

Nazım Ustanın doğum günüydü...


20 Kasım aslında ama nüfusa kaydı 15 Ocak idi... Geciktim bu sene yazmaya, biliyorum... Ama düşünmeden edemiyorum... Moskova'da olsaydım, mezarı başında olurdum. Elimde karanfiller ve dudağımda şiirleriyle. Soğuk olurdu muhtemelen. Kar örtmüş olurdu başındaki ağacı. Çınarı diyemiyorum çünkü henüz dikilen çınar göğe varamadı. "Memleket mi, yıldızlar mı, gençliğim mi daha uzak" derdim hala Moskova'da yaşasaydım. Şimdi memeleketteyken ve uzakları özlerken mavi gözlü deve ancak "özledim" diyebiliyorum.

Biliyorum,bana kızardı. Memleketindesin, benim hep isteyip olamadığım yerde ve özledim diye şikayet ediyorsun diye azarlardı herhalde. Bilmezdi içimdeki hisleri ve elbette bilmezdi memleketin şu son halini!

Kızmakta haklı olurdu belki de ama bilmesini isterdim ki, ben nerde olursam olayım özleyeceğim ötekini.

Moskova'da olsaydım... Mezarı başında olurdum. Novodeviçi'de. Soğan kubbeli manastırın yan bahçesinde. Karın beyaza boyadığı o güzel şehrin bir güzel köşesinde.

GÖZLERİN

Gözlerin gözlerin gözlerin,
ister hapisaneme, ister hastaneme gel,
gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte,
şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte
Antalya tarafında ekinler seher vakti.

Gözlerin gözlerin gözlerin,
kaç defa karşımda ağladılar
çırılçıplak kaldı gözlerin
altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak,
fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar.

Gözlerin gözlerin gözlerin,
gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün
sevinçli bahtiyar
alabildiğine akıllı ve mükemmel
dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın.

Gözlerin gözlerin gözlerin,
sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa'nın
ve yaz yağmurundan sonra yapraklar
ve her mevsim ve her saat İstanbul.

Gözlerin gözlerin gözlerin,
gün gelecek gülüm, gün gelecek,
kardeş insanlar birbirine
senin gözlerinle bakacaklar gülüm,
senin gözlerinle bakacaklar.

Nazım Hikmet Ran

Hiç yorum yok: