6 Şubat 2013 Çarşamba

Erarta Modern Sanatlar Müzesi ve Galerileri

30 Ocak

Erarta oldukça meşhur bir özel galeri. Londra, Zürih ve New York'da da var. Müze çok büyük değil ancak galerilerle birlikte en az 2 saatinizi alıyor. Ben modern sanat sevdiğim için olsa gerek, benim için güzel geçen 2 saat oldu.

Her ne kadar modern sanat sevsemde onun da bende bir ayarı var. Aşırıya kaçılmış modernizim sanırım beni rahatsız ediyor, çünkü bazı odalarda kendimi çok gerilmiş hissettim. Ancak geneli güzeldi. Son dönem çoğunlukla Rus ressamların resim ve heykelleri vardı. Aslında yazılacak pek fazla birşey yok. Daha ziyade izlemek lazım...

Çalışmalardan örnekler flickr sayfamda. Aşağıdaki resme tıklarsanız gezebilirsiniz :)

IMG_8316

4 Şubat 2013 Pazartesi

Kanlı katedral / Spas na krovi / church of the savior blood

IMG_8144

29 Ocak 2013

Asıl adı Hram Voskreseniya Hristovo... Yani yeniden diriliş kilisesi. Ama neden adı bu şekilde yani Kanlı Katedral olarak ün yapmış, birazdan anlayacaksınız...

Moskova'daki St. Basil katedraline benziyor uzaktan. Aynı rengarenk, mistik görüntü, soğan kubbeler...Masaldan fırlamış gibi sanki. Pencerelerine bakınca, her an bir disney prensesi görecekmişsiniz gibi... Ama hikayesi oldukça kanlı....

IMG_8145


IMG_8147

 IMG_8148

 IMG_8149

 IMG_8150

IMG_8151

 IMG_8152


Griboedov kanalı kenarındaki katedral 1883-1907 yılları arasında, mühendis A. Parladnom tarafından Neo-Rus tarzında inşa edilmiş. Dönemin Çar'ı 3. Aleksandr, 1881 yılında bir suikast sonucu ölen babası, 2. Aleksandr için yaptırmış. Gösterişli süslemeleri, dünyaca ünlü mozaikleri ile şehrin bir sembolü haline dönmüş bu yapı. Moskova'da Kızıl Meydan'daki St. Basil Katedraline çok benzediği bir gerçek ancak ondan daha büyük bir katedral. Elbette benim için St.Basil'in yeri hep başka olacak :)

IMG_8152

IMG_8159

 IMG_8160

IMG_8161

IMG_8162

IMG_8164

IMG_8166


Şimdi, bakalım bu cıvıl cıvıl güzellikteki yapı aslında nasıl bir hikayeyi barındırıyor. Dönem Çar 2. Aleksandr'ın dönemi. Hükümdarlığı sırasında pekçok başarıya imza atmış (hatta 1. Petro ve Lenin'le eşdeğer reformlar yaptığı bile söylenebilir) olsa da özellikle son dönemlerde yaptığı hatalar Aleksandr'ı gözden düşürmeye yetmiş. Alınan kararlar sonrası Rusya kötüye giderken, büyük bir bunalım da peşi sıra geldi. Aleksandr'a defalarca suikast girişimi olmuş. Bir defasında tren yoluna bomba konmuş, ancak trenin geç kalması, bir başka trenin erken geçmesi sonucu asıl çarın bulunduğu trene birşey olmamış. Bir defasında da yemek salonuna bomba konmuş ancak çar bir akrabası ile konuşmaya dalınca geç kalmış ve bomba patladığında 20 asker ölmüş, 40'ı da yaralanmış, çara birşey olmamış.

 IMG_8155

Sonuçta 13 Mart 1881'de Griboedov kanalı üzerindeki bir köprüden geçerken bomba patlamış. Patlayan bomba yine Çarı etkilememiş ancak bir asker bombanın etkisiyle yaralanmış. Bunun üzerine Çar tüm uyarılara rağmen askerine bakmak için arabadan inmiş, yanına gitmiş ve 2. bomba da o zaman patlamış. Ayakları kopan çar saraya götürülse de kurtulamamış.

IMG_8211

Bir rivayete göre geleceği gören birisi Çar'a hep bacakları kan içerisinde öleceğini, öldürüleceğini söylemiş ama Aleksandr bunu hep göz ardı edip korkusuzca yapmak istediklerini yapmış. Hep ölüme meydan okumuş. Sonunda aynen söylendiği gibi bacaklarıo kan içinde kalmış. Bacaklarından akan kan Neva nehrinin kanallarından birine karışmış ve oluk oluk akmış. 3. Aleksandr da babasının ölümcül yara aldığı bu köprünün hemen yanına bu katedrali yaptırmış.

İşte görüldüğü üzere pek de görüntüsü ile örtüşmüyor katedralin hazin hikayesi....

Yine de görülmeye değer fevkalade güzel bir yapı...

Bir dahaki yazım tam benlik b,ir yere ait :) Erarta Modern Sanatlar Müzesi...

1 Şubat 2013 Cuma

Peter ve Paul Kalesi (Петропа́вловская кре́пость-Petropavlovsklaya Krepost)

27 Ocak 2013

St.Petersburg'dan herkese priviet :) Buraya geleli bir haftayı geçti dostlar ama ben ancak blogumun başına oturabiliyorum. Tamam, itiraf ediyorum, bu güzel, büyülü şehirde kendimi kaybettim :)

Aslında, daha önce de söylediğim gibi, 2000 yılında Petersburg'u gezmeye gelmiştik. Ne var ki iki günlük gezimiz oldukça koşturmacalı geçmişti. Kaldı ki, az bildiğim Rusça ve nerdeyse hiç bilmediğim yol yordam ile rehbere mahkumdur. Oysa şimdi canım ne zaman nereye isterse gidiyorum. Bu gerçekten büyük bir özgürlük.

Uçağın tekerleklerinin Pulkova havaalanı pistine değmesiyle başladı heyecanlı gezimiz. Malum, ben bu toprakları severim bilirsiniz. Soğuğunu, karını, kışını, müzeleri, parklarını, metrosu, sokaklarını... Keyifli geçeceği belliydi zaten gezinin, nazar değmesin ;)

Neyse... Gelelim ayrıntılara... Gezdiğim yerleri size tanıtacağım ki ilk olarak Peter ve Paul Kalesinden başlayacağız ama bu arada birbirinden güzel stampler, peçeteler, dekupaj kağıtları ve stenciller aldığımı heyecanla dile getirmek istedim. Yani tatildeyim, taaa buralardayım ama işimi de ihmal etmiyorum sevgili atölyedaşlarım :)Fotoğrafları mı? Elbette ama bir başka yazıya ;)


Eveeeet şimdi gelelim bizim Peter'in şu meşhur kalesine...

Peter ve Paul Kalesi (Петропа́вловская кре́пость-Petropavlovsklaya Krepost)

Buz gibi bir pazar günü gittik kaleye. Bir ara ellerimin bileklerimden kopup ayrılacağını sanmıştım. Buna rağmen o kadar keyif aldım ki gezerken... Özellikle de son kısımdan...İşte kalenin hikayesi:

St. Petersburg kalesi olarak da bilinen Petropavlovskaya Krepost'u, 14 Mayıs 1703'de Büyük Peter yani Aziz Peter yani nedenini anlamadığım şekilde bizim Deli Petro dediğimiz, ama aslında muazzam işlere imzasını atmış Çar, "Zayachy Ostrov" (Tavşan Adası)na kurmuş. Adanın ismine yakışır bir tavşan heykeli de kütüğün üzerinde adaya girerken sizi karşılar...


Ada Neva nehrinin üzerinde, üçgen şeklindedir ve kışın Neva nehri donduğundan üzerinde rahatlıkla yürüyebilirsiniz :) ki biz de öyle yaptık...

20130127_144324

20130127_144010





20130127_143131 

Kale ilk olarak ahşaptan yapılmış, 170-1740 yılları arasında tuğlaya çevrilmiş. Amaç İsveç ordularını engellemekmiş ama İsveçliler buraya kadar hiç gelememiş. 1779- 1785 yılları arasında güney surları granitle kaplanmış. 1718-1912 arası da Turma Trubetskova Bastion hapishanesi siyasi hapisane olarak kullanılmış. En tehlikeli suçlular, günümüze kadar ulaşamayan Aleksievskiy Ravel'in de bulunduğu gizli evde tutuluyormuş. 1870- 1872 arasında mühendisler Konstantin Andreev ve Mikhail Pasypkin tarafından yeni hapisane inşa edilmiş. Siyasi hapishanede dönemin tanınmış yazarları Maksim Gorki ve Dostoyevski de yatmış. Bunun dışında, Büyük Peter'in oğlu Aleksey, Lenin'in ağabeyi Alexander ve Troçki de hapisanenin sakinleri içinde yer almış.

20130127_173207
20130127_172555 20130127_171901 20130127_171707

20130127_171645

Kalenin ortasındaki Peter ve Paul katedrali Domenico Tezzini tarafından 1712-1733 tarihleri arasında tasarlanmış ve Çan kulesi helezonunun tepesinde bulunan melek heykeli ile şehirdeki en yüksek (122.5metre) yapı olmuş. Çan kulesi 2001'de yapılan 51 değişik ses veren çanları ile ünlüdür. Katedral, 1708'den itibaren Romonov hanedanlığının mezarı olmuş. Son Çar 2.Nikolay ve ailesi için ayrı bir oda mevcut. Nikolay ve ailesi bolşevik isyanı sırasında yakalanmış, Moskova'da bir evde tutulmuş (Romanovlar'ın son evi) , ardından şehir dışında küçük bir kulübede hapsedilmiş ve idam edilmiş. Küçük kızları Anastasia için farklı hikayeler var. Kimileri onun büyükannesi ile birlikte Fransa'ya kaçtığına inanıyor ve yakın zamanda orada öldüğünü düşünüyorlar. Hatta Gorbaçov bile buna inananlardandı.Masallara kim inanmak istemez ki, ama acaba masal mı? Büyük Peter de aynı katedraldeki mezarında sonsuz uykusunda...

20130127_165303


20130127_153106 20130127_152544 20130127_152355 20130127_152018 Kalenin St.Petersburg tarihi müzesi de görülmeye değer yerlerinden birisi. Müzenin içinde kırmızı bir masanın bulunduğu salon var. Burası mahkeme olarak kullanılmış ve Bolşevik isyanı sonrası pekçok kişi burada hüküm giymiş. Ayrıca minyatür ev görülmeye değer doğrusu. Şehrin zaman içindeki gelişimini gösteren güzel bir müze... 20130127_165146 20130127_164912 20130127_164903 20130127_164546 20130127_164212 20130127_164121 20130127_164109 20130127_163629 20130127_163619 20130127_163541 20130127_163433 20130127_163416 20130127_162951 20130127_162655 20130127_162632 20130127_160950 20130127_155109 Kalenin, nehrin geniş kısmına açılan kapısı Ölüm Kapısı olarak da biliniyor. İdam mahkumları buradan suya atılırmış. Şimdiyse şehre karşı güzel bir manzarayı izlemek için güzel bir yer. Ayrıca panaromik şehir manzarası için güzel bir de terası var. Buz gibi havada oraya çıkıp fotoğraf çekmek biraz eziyet olsa da manzaranın gün batımındaki güzelliği herşeye değer  dedirtiyor :)20130127_180145 20130127_180032 Ölüm kapısı: 20130127_175942 20130127_173845 İşte böyle... İlk gezi günümüzün notları bu... Bu arada Petersburg gezisi için art journal hazırlıyorum. Arada onu da paylaşırım sizlerle... Şimdi giyinip çıkma zamanı... En yakın zamanda Kanlı Katedrali anlatacağım sizlere. Bu arada hava 0 derece... St. Petersburg'a yakışmayan bir hava :/ Karlar eriyor ve heryer çamur... Tabi yine de -20'den iyidir :)